Şairler ve Şiirler Arasından (3)

23 Ocak 2008 Çarşamba

Kalbim Unut Bu Şiiri

Uğuldayan ve hep uğuldayan
bir orman kadar üşüyorum şimdi
yanlış rüzgârlar esiyor dallarımda
yanlış ve zehirli çiçekler açıyor
Kanımda kocaman gözleriyle bir çığlık

Su ve ses kadar beklediğim
ne kaldı geride, bilmiyorum
uzanıp uyumak istiyorum gölgeme
ve sarınmak o kocaman gözlerin
uğuldayan rüzgârlarına

Bir acıyı yaşarım ve zehrinden
çiçekler üretirim kömür karası
uçurum kadar bir yalnızlık
yaratırım kendime, atlarım
Anısı yoktur küçük rüzgârların

Yapraklarım yok artık kuşlarım yok
büsbütün viran oldu dağlarım
ezberimdeki türküler de savrulup gitti
ömrümün karşılığı kalmadı sesimde
sesimde yalnız ormanların gümbürtüsü

Yanlış, daha baştan yanlış
bir şiirdi bu, biliyorum
ve belki ömrümüzün yakın geçmişi
bu kadar doğruydu ancak, kimbilir
Kalbim unut bu şiiri

Ahmet Telli

***

Ufka Damlayan Alınteri

Asıl adın neydi - unutturdun
zaten ben sana hep Abbas diyordum
bir ayağın eşikteyse, tetikteydi diğeri hep.
Evet Abbas, Abbas yolcu
yine hangi iklime böyle - hangi mevsime
bu kez hangi serüvene olacaksın özne.
Çözülüp bin sevdadan
bir mavi uğruna dolaştın her çağı
karanlık sayfalarını kargılayıp, kargışlayıp dünyanın
İNSAN için - yeniden yeniden - İNSAN
durma sefer eyledin, MUT dedin, UMUT dedin
ne çok sevdim seni ben, ah sen bunu hiç bilmedin
boşladın gönül yurdunda ocağı, kucağı.
Gurbetin soykütüğünde yazılıdır adın.
Seyir defteri, zirve defteri
kaçıncı bu, kaçıncı cilt Abbas
UFKA DAMLAYAN ALINTERİ
Çölde ARUZ yürürsün, kervanın kumda KUMA
- müstef'ilün failan -
her sahrada bir vaha bulursun mutlaka ama
bulunduğun her yer sana uzak...
Böyle gidip gidip nice - sonra ki eyvah
yine aynı noktaya varmak
ve görmek işte : barış çubuğunun bir ucu silah
tanımla - yorumla - anlatımla olmaz
hüsranı yaşayan anlar ancak.
Acının ve gecenin rengi siyah
diye yolları astarlama ömrüne
siyaha inat - kendi içinde değilse
nerde aradığın SABAH...

Türkan İldeniz

***

İçimden Şu Zalim Şüpheyi Kaldır Ya Kendin Gel Ya Beni Oraya Aldır

Ağzının bir kıvrımından cesaret bularak
ter yürekte susayışlar yaratan yağmurlara açıldım
kalmışsa tomurcuklar önünde sendeleyen çocuklar
kalmışsa bir kaç ısrar ölümle yarışacak
onların yardımıyla dünyamıza acıdım.

Dünya. Çıplak omuzlar üzerinde duran.
Herkes alışkın dölyatağı bersalarla ağulanmış bir dünyaya
Benimse dar
çünkü dargın havsalamın
gücü yok bazı şeyleri taşımaya.
Önce kalbim lanete çarpa çarpa gümrah
sonra kalbim gümrah ırmakları tanımaktan kaygulu
sakın Styks sularının heyulası sanmayın
er gövdesinde dolaşan bulutun simyası bu,
biraz üzgün ve Ömer öfkesinde biraz
öyle hisab katındayım ki katlim savcılardan sorulmaz
ne kireç badanalı evlerde doğmuş olmak
ne ellerin hırsla yaban tutuşu
ne fabrikalarda biteviye üretilmekte olan kahır
dev iştihasıyla bende kabaran aşkı
yetmez karşılamaya.
İnsanlar
hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır
o ferah ve delişmen birçok alınlarda
betondan tanrılara kulluğun zırhı vardır
çelik teller ve baruttan çatılınca iskeletim
şakaklarıma dayanınca güneş
can çekişen bir sansar edasıyla
uğultudan farkedilmez olunca konuştuğum
kadınların sahiden doğurduğuna
toprağın da sürüldüğüne inanmıyorum
nicedir kavrayamam haller içinde halim
demiri bir hecenin sıcağında eriyor iken gördüm
bir somunu bölünce silkinen gökyüzünü
su içtiğim tas bana merhaba dedi, duydum
duydum yağmurların gövdemden ağdığını.

Sen ol küçük bir kıvrımdan, bir heceden
aşk için bir vaha değil aşka otağ yaratan
sen ol zihnimde yüzen dağınık şarkıları
bir harfin başlattığı yangın ile söndür
beni bir ses sahibi kıl, kefarete hazırım
öyle mahzun
ki hüzün ciltlerinde adına rastlanmasın.

İsmet Özel

1 yorum var:

Adsız dedi ki...

Umarım iyisindir. Uzun süredir sessiz kaldın. İyi bak kendine.