Müptelâyı gama sor kim geceler kaç saat

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Oda

I
Ben o doğum sancılarıyla kıvranan odamda
Bir süredir hiç kımıldamıyorum
Hiç kımıldamıyorum, dersem, ölümün eskizlerini çiziyorum eskisi gibi
Yüzümün rüzgârıyla oynuyorum arada
Yüzümün rüzgârıyla... bu ufak yolculuk değiştiriyor beni
Bir koltuktan başka bir koltuğa geçiyorum meselâ. Kendimi
Yerlerde sürerekten. Yerler ki taş gibi soğuk
Soğuk bir taş kabartmasına benzetiyor gövdemi
Ne zaman - Ben bunu hiç bilmiyorum
O zaman - O zaman mı, bilmiyorum
Eski bir uygarlık kalıntısı gibi
Bir başıma duyuyorum artık yalnızlığımı
Bir başıma duyuyorum artık yalnızlığımı. Ve beni
Bu çağ üstü duyarlık azıcık yatıştırıyor
Ayağa kalkıyorum birden, boşluğa uzatıyorum ellerimi
Mırıldanıyorum sanki ara vermeden
Sesi yitmiş bir tanrının bana diyeceklerini.

- Edip Cansever -

***

Tevekkül

kendi aynasında gezinen, ırmak ve kül
gibiyim bu kentte, rûhum su sızdırmaz
artık, bedenim kandil.-

yalnızlıklar da vardı, kimi "nitrik
asit terlerken mendil mendil" kaptan'ın
düşlerinde -arada ışık sandığımız yaz,
o kumarbâz ve kehribar tesbih, o gül-
ıssız gemilere binip giderdi kimileri
insan diye/bildiğim sâhipsiz adalardı.-

işte ancak o kadardı şarabın ve şark'ın
tanrısı, tuhaf bir gülüş edindiğim akşam
larda meneviş bir hüzün kadardı, utanmasam
aynasında gezinen ırmaklara bakıp
ağlardı diyeceğim, utanmasam kirpiğimde
açan kar karanfilleri kadardı,
yorgun ve mütevekkil.-

yüreğini aynasına asmış bir derviş
gibi miyim? dağlara gebe olduğum zaman
sıradağlardı topuğumda gezinen cinnet,
-uçar giderdim ardından koyu tenhâ
kısrakların- dağlardan gebe kaldığımda
bu müntehir cemiyet, cennetini saçlarımda
arardı.-

âh,
insan diye/bildiğim sâhipsiz adalardı.-

- Sefa Kaplan -