Sîne-i pürdâğımızdır bâğımız gülzârımız

17 Şubat 2012 Cuma

Hüzün Uyandı

Hüzün uyandı Mélusine. Bunu anladığımda hiçbir şey duymadım. Çevremde olağandışı hiçbir kıpırtı görülmedi. İnsanların düzeninde hiçbir değişiklik olmadı. Ama hüzün uyandı. Bir ağaç kovuğundan olağanüstü güzellikte bir göz görüldü mor ve yeşil.Bir su-bulut geçti. Bir klavsen yağmuru çaldı.
Kapılar kendilerine örtüldü. Hüzün uyandı.

Lâle Müldür  

***

Ateşte Unutulmuş Ferman

herkes kendi ateşini başkasının cehenneminde sınar
kendi külünde söner bütün rüzgârlarına yazıldığın akşam

ateş tadında kum tadında kalarak
derinleştirir bazı ayrılıkları zaman

al ağrını git burdan
en uzun eylülü ömrümüzün

uyutmuyor seni ne kömürleşmiş bu gurur
ne göğsündeki kaplan

seçilmiş taş milyonlarca taş arasından
başını vurduğun
çok gençti genç olmak için bile
kendi zamanına muhtaç
kendiyle dargın

daha yolun başında görülüyordu
menzilindeki noksan

ömrünce sızlayacak
kayıplar sarayında ateşte unuttuğun ferman.

Murathan Mungan

***

Hey

Neyi seyrediyorsun yalnız?
Yukarıda bir ışık gününün çiçeği
Aşağıda, karanlığı rüzgârın
Bakma boşuna, daldan dökülmeyecek gece,
Ve aydınlık değil Tanrı'nın kapısı.
Gökyüzü yaprağından uçacak şebnemi yıldızların
Sen kalacaksın, ve büyük bir korku. Bakış sütunu ve gam sarmaşığı.

Bakma boşuna
Kalk, bir çiçek endişesi geceye çevirdi yeryüzünü
Çık yola, ayın dönüşü bir üzüntü tarhı açtı ardında
Dinle ağustos böceğini: Ne gam verici bir dünya, ve bir Tanrı yok.
Ve var bir Tanrı, ve bir Tanrı...

Zaman geç oldu; kokla ve git ve güzel bir yüz ara
Bir başka düşte.

Sohrâb-i Sipihrî